Türkiye Kripto Adaptasyonu: Kullanım Oranları, Regülasyonlar ve Ekosistem Analizi

1

Türkiye, kripto para adaptasyonunda dünya çapında ön sıralarda yer alırken, devletin düzenleyici hamleleri ve canlı teknoloji ekosistemi sayesinde sektör hızla olgunlaşıp yatırımcı güveni artmaktadır.

Türkiye kripto para adaptasyonu

  • Türkiye, kripto para adaptasyonunda global ölçekte önde gelen ülkelerden biri olarak dikkat çekmektedir.
  • Yüksek enflasyon ve finansal belirsizlikler, geniş bir kitleyi kripto varlıkları alternatif bir yatırım ve koruma aracı olarak benimsemeye yöneltmiştir.
  • Son dönemde devlet kurumlarının attığı regülasyon adımları ve dijital Türk lirası projesi gibi girişimler, hızla büyüyen bu ekosistemi resmi çerçevelere oturtmayı hedeflemektedir.
  • Bu kapsamlı incelemede, Türkiye’deki kripto para kullanım oranları ve yatırımcı profillerinden başlayarak regülasyon süreci, toplumsal benimseme, yerli borsaların durumu, CBDC projesi, uluslararası düzenleme trendleri, vergilendirme beklentileri ve teknoloji altyapısının etkisine kadar pek çok boyut ele alınmaktadır.

Türkiye’de kripto para kullanım oranı ve yatırımcı eğilimleri

Türkiye, kripto paraların benimsenme oranı bakımından dünyanın en önde gelen ülkelerinden biridir. Yapılan küresel araştırmalar, Türkiye’de dijital varlık sahipliğinin oranının %27’yi aşarak dünya çapında en yüksek seviyede olduğunu ortaya koymaktadır. Bu oran, küresel ortalama olan %11,9’un oldukça üzerindedir ve Türkiye’yi Arjantin gibi yüksek enflasyonlu ekonomilerin dahi önüne yerleştirmektedir. Hatta bazı piyasa anketlerine göre 2023 itibarıyla Türkiye’de 18-60 yaş arası yetişkinlerin yarıdan fazlasının (%52) kripto para sahibi olduğu belirtilmiştir. Bu veriler farklı yöntemlerle elde edilse de genel tablo, Türkiye’nin kripto benimsemesinde dünya liderleri arasında bulunduğunu net bir biçimde göstermektedir.

Yatırımcı eğilimleri incelendiğinde, Türk kripto yatırımcılarının başlıca motivasyonlarının uzun vadeli servet birikimi ve enflasyondan korunma isteği olduğu görülür. Bir araştırmada katılımcıların %58’i kripto paraları uzun vadede servet oluşturmanın bir yolu olarak gördüğünü, %37’si ise Türk Lirası’nın hızlı değer kaybetmesi nedeniyle değer saklama aracı olarak kullandığını ifade etmiştir. Nitekim son yıllarda Türkiye’de enflasyonun %50’leri aşan seviyelere çıkması ve TL’nin değer kaybetmesi, geniş bir kesimi Tether (USDT) gibi ABD Doları’na endeksli stabil kripto varlıklara yöneltmiştir. Birçok yatırımcı, yerel para biriminin erimesine karşı çareyi dolar veya altın destekli stablecoin’lerde bulmakta ve döviz kısıtlamalarını aşmak için kripto piyasalarını kullanmaktadır.

Türk kripto yatırımcılarının profilinde genç nüfusun ve dijital okuryazarlığı yüksek kesimlerin ağırlığı dikkat çekiyor. Özellikle 18-30 yaş arası gençler arasında kriptoya ilgi yüksektir ve kadın yatırımcı oranı da artmaktadır – genç kadın yatırımcıların yarıya yakını kriptoyla ilgilenmektedir. Kripto para kullanım amaçları incelendiğinde ise Türkiye’de kullanıcıların büyük çoğunluğunun günlük al-sat işlemleri ile aktif ticaret yaptığı görülüyor. Bir ankete göre Türk kullanıcıların %70’i kripto para alım satımı yaparken, %19’u “stake” ederek kripto varlıklarını elde tutuyor, %13’ü ise eşler arası transfer veya havale amacıyla kullanıyor. NFT yatırımı ya da kripto ile bağış yapma gibi nispeten yeni kullanım alanları da belli oranlarda görülmekle birlikte, temel kullanım alanı yatırım ve ticaret olarak öne çıkmaktadır.

Genel olarak, yüksek enflasyon ortamında halkın geleneksel finansal araçlara güveninin sarsılması ve dijital finansal teknolojiye yatkın genç nüfusun fazlalığı, Türkiye’de kripto paralara yönelik yaygın bir ilgi doğurmuştur. Sonuç olarak Türkiye, kripto para adaptasyonunda hem bölgesinde lider konumdadır hem de dünya genelinde başı çeken bir yatırımcı kitlesine ev sahipliği yapmaktadır. Bu güçlü taban, sektördeki diğer dinamiklerle birleştiğinde Türkiye’yi kripto dünyasında önemli bir pazar haline getirmektedir.

MASAK ve diğer resmi kurumların kripto varlıklara yönelik denetim ve düzenleyici girişimleri

Türk yetkililer, kripto paraların hızla yaygınlaşmasıyla birlikte bu alana dair denetim ve düzenleme çabalarını son birkaç yıl içinde yoğunlaştırmıştır. Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK), ülkede kripto varlıklara ilişkin ilk somut adımları atan resmi kurum olarak öne çıkıyor. Nisan 2021’de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yayımlanan yönetmelikle kripto varlıkların ödemelerde kullanımı yasaklanarak kripto paralar ilk kez hukuki bir tanıma kavuştu. Bu düzenleme, kripto varlıkların hukuken bir ödeme aracı veya itibari para olarak görülmediğini netleştirdi ve kripto paraların geleneksel finans sisteminden ayrı bir kategoride ele alınacağının sinyalini verdi.

Aynı yıl, özellikle yerli bir borsa olan Thodex’te yaşanan büyük çaplı dolandırıcılık skandalının ardından (on binlerce yatırımcıyı mağdur eden bu olayın sorumlusu borsa kurucusu 11 bin 196 yıl hapis cezasına çarptırıldı), denetleyici kurumlar kripto sektörü üzerindeki incelemelerini artırdı. MASAK, Mayıs 2021’de “Kripto Varlık Hizmet Sağlayıcıları Rehberi” yayınlayarak kripto borsalarına çeşitli yükümlülükler getirdi. Bu kapsamda, platformların müşterilerinin kimlik bilgilerini (isim, T.C. kimlik no, pasaport vb.) tespit ve teyit etmesi, şüpheli işlemleri herhangi bir tutar sınırı olmaksızın en geç 10 gün içinde MASAK’a bildirmesi gibi kurallar getirildi. Ayrıca 10 bin TL üzerindeki kripto işlemlerinin de MASAK’a raporlanması zorunluluğu konuldu. Bu düzenlemeler, kara para aklama ve terörizmin finansmanını önlemek amacıyla FATF (Mali Eylem Görev Gücü) standartlarıyla uyumlu adımlar olarak hayata geçirildi.

MASAK’ın denetim faaliyetleri çerçevesinde ülkede ilk kez bir kripto para borsasına ceza da 2021 sonunda kesildi. Dünyanın en büyük kripto platformu Binance’in Türkiye kolu olan BN Teknoloji şirketine, MASAK yükümlülüklerine uymadığı gerekçesiyle Aralık 2021’de 8 milyon TL’lik idari para cezası uygulandı. Bu ceza, Türkiye’de kripto sektörüne yönelik ilk resmi yaptırım olması açısından önemli bir dönüm noktasıydı. Devam eden süreçte MASAK, yerli ve küresel kripto borsalarını yakından izlemeye devam etti ve birçok platform, MASAK mevzuatına uyum için kullanıcı kimlik doğrulama süreçlerini sıkılaştırdı.

Kripto varlıklara dair kapsamlı bir yasal çerçeve oluşturma görevi ise Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne düştü. Uzun süre üzerinde çalışılan Kripto Varlıklar Yasa Tasarısı, birkaç kez ertelendikten sonra nihayet Mayıs 2024’te Meclis’e sunuldu. Yapılan değerlendirmelerin ardından tasarı kabul edilerek 02 Temmuz 2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlandı ve yürürlüğe girdi. Böylece Türkiye’de kripto varlık piyasasını düzenleyen ilk kanun çıkarılmış oldu. Bu kanun, Sermaye Piyasası Kanunu’nda değişiklik yaparak kripto varlık hizmet sağlayıcılarına (özellikle borsalara ve saklama hizmeti verenlere) SPK lisansı alma zorunluluğu getirmektedir. Yeni düzenlemeyle kripto varlıkların alım-satımı, takası, transferi ve bu hizmetlerin sunulmasına ilişkin faaliyetler SPK denetimine tabi finansal faaliyetler kapsamına alınmıştır. Hali hazırda faaliyette olan borsalara belirli bir geçiş süresi tanınmış; 2024 Ağustos ayına kadar SPK’ya başvurarak devam etme beyanında bulunmaları, kriterleri karşılayamayanların ise Ekim 2024’e kadar faaliyetlerini sonlandırmaları öngörülmüştür. SPK bu süreçte gerekli form ve bilgi taleplerini yayınlayarak sektöre bir yol haritası çizmiştir.

Gelinen noktada, MASAK ve SPK koordinasyonunda Türkiye’de kripto sektörü sıkı bir gözetim altına alınmaya başlanmıştır. Aralık 2024’te yayımlanan yeni düzenlemelerle FATF’ın “seyahat kuralı” adı verilen ve belirli tutarın üzerindeki kripto transferlerinde alıcı gönderici bilgilerinin toplanmasını şart koşan küresel kural seti, Şubat 2025 itibarıyla Türkiye’de de uygulamaya kondu. Bu, borsaların belirli limit üzerindeki transferlerde alıcı kimlik bilgilerini de kayıt altına alması ve talep halinde yetkililerle paylaşması anlamına geliyor. Sonuç olarak, Türkiye’de regülasyon cephesinde MASAK’ın suç finansmanını engelleme odaklı denetimleri, Merkez Bankası ve SPK’nın ise piyasa yapısını düzenleme ve yatırımcı koruması odaklı yasal hamleleriyle çok boyutlu bir çerçeve oluşmaya başlamıştır. Bu gelişmeler, sektöre daha fazla güvenlik ve şeffaflık kazandırarak kripto paraların ana akım tarafından da kabul görmesine zemin hazırlamaktadır.

Türkiye kripto adaptasyonu: halkın benimsemesi, sosyal medya etkisi, eğitim eksiklikleri

Türkiye’de kripto paraların bu denli hızlı benimsenmesinde toplumsal dinamiklerin ve dijital kültürün büyük payı bulunmaktadır. Halkın kripto paralara adaptasyonu, bir yandan ekonomik ihtiyaçlardan kaynaklanırken diğer yandan sosyal etkileşimlerin de etkisiyle hızlanmıştır. Özellikle 2020’lerin başında kripto para fiyatlarındaki küresel yükseliş dönemine denk gelen süreçte, Türkiye’de milyonlarca insan kripto varlıklarla tanıştı. Yapılan bir araştırmada 2020’de %16 olan kripto farkındalığının 2021’de %70’e fırladığı belirtilmektedi, bu da çok kısa sürede kripto kavramının geniş kitlelere yayıldığını göstermektedir.

Türkiye, genç ve teknolojiye yatkın nüfusuyla sosyal medyanın yoğun kullanıldığı bir ülke konumundadır. Bu durum kripto adaptasyonunda da belirleyici bir faktör olmuştur. Twitter, Telegram, YouTube gibi platformlarda Türkçe kripto toplulukları son derece aktiftir. Özellikle Twitter’da (yeni adıyla X) Türk kripto yatırımcıları ve fenomenlerinin geniş bir takipçi kitlesi bulunmakta; dünya çapındaki projelerin kurucuları dahi Türkiye topluluğuna özel paylaşımlar yapmaktadır. Sosyal medyanın getirdiği bilgi akışı sayesinde birçok birey, kripto para yatırımına dair ilk bilgisini yakın çevresi veya internet üzerinden edindiğini ifade etmektedir. Nitekim yapılan anketler, Türkiye’de kripto kullanıcılarının %57’sinin arkadaş ve aile tavsiyeleriyle bu alana adım attığını ortaya koyuyor. Yani “ağızdan ağıza” bilgi paylaşımı, kripto adaptasyonunda kritik bir rol oynuyor.

Buna karşın, sosyal medya etkisinin bu kadar güçlü olması bazı sorunları da beraberinde getiriyor. Eğitim eksiklikleri ve bilgi kirliliği, kripto piyasasına yeni giren yatırımcılar için risk oluşturabiliyor. Pek çok kullanıcı, kripto teknolojisinin temelini tam anlamadan sadece fiyat hareketlerine odaklanarak veya sosyal medyadaki spekülatif tavsiyelere dayanarak yatırım yapıyor. Bu da dolandırıcılık girişimlerine ve hızlı para kazanma vaadiyle ortaya çıkan saadet zinciri benzeri yapılara zemin yaratıyor. Türkiye’de Thodex vakası gibi örnekler, binlerce insanın temel finansal okuryazarlık eksikliği ve denetimsiz platformlara güvenin getirdiği ağır bedeli gözler önüne sermiştir.

Kripto okuryazarlığını artırmak için son yıllarda hem özel sektör hem akademik çevreler çeşitli adımlar atmaya başladı. Örneğin, bazı üniversitelerde blokzincir teknolojileri üzerine araştırma merkezleri (Bahçeşehir Üniversitesi’ndeki BlockchainIST Center gibi) kuruluyor, sertifika programları düzenleniyor. Büyük kripto borsaları da kendi eğitim platformlarını hayata geçirerek kullanıcıları bilgilendirmeye çalışıyor. BtcTurk’ün Bilgi Platformu ve Paribu’nun Akademi girişimi bu kapsamda örnek verilebilir. Ancak yine de toplum genelinde kripto paraların çalışma prensiplerine dair bilgilenme ihtiyacı yüksek düzeyde devam ediyor.

Özetle, Türkiye’de halkın kripto adaptasyonu güçlü bir ivme yakalamış durumda. Sosyal medyanın etkisi ve genç nüfusun yeniliklere açıklığı bu adaptasyonu hızlandırırken, eğitim konusundaki boşluklar ise yatırımcıların karşı karşıya olduğu riskleri artırıyor. Bu nedenle, kripto ekosisteminin sağlıklı büyümesi için finansal okuryazarlığın artırılması ve bilinçli yatırım kültürünün teşvik edilmesi önem taşıyor.

Yerli kripto borsalarının pazardaki rolü, karşılaştığı zorluklar ve gelişim potansiyeli

Türkiye’de kripto para ekosisteminin bel kemiğini, kullanıcıların güvenli şekilde alım satım yapabildiği kripto para borsaları oluşturuyor. Ülkede faaliyet gösteren yerli kripto borsaları, hem kriptoya erişimi kolaylaştırma hem de likidite sağlama açısından kritik bir rol oynuyor. Özellikle 2017 sonrası dönemde kurulan BtcTurk, Paribu, Bitexen, BTCTürk (yeniden markalaşmış adıyla BtcTurk | Kripto) gibi platformlar milyonlarca kullanıcıya hizmet verir hale geldi. Türkiye’nin ilk kripto borsası olan BtcTurk 2013’te kurulmuş olup bugün 5 milyonun üzerinde kullanıcıya ulaştığını açıklamıştır. Paribu da benzer şekilde geniş bir kullanıcı tabanına sahip ve 2020’lerin başında günlük işlem hacmiyle dünya çapında top 15-20 borsa arasına girecek seviyelere ulaşmıştır.

Yerli borsaların pazardaki bu etkin rolü, Türk kullanıcıların kripto işlemlerinde sıklıkla TL çiftlerini tercih etmesinden kaynaklanıyor. Bankacılık sistemiyle entegre çalışarak kullanıcılara Türk Lirası ile kolayca kripto alım satım yapma imkânı sunan yerli platformlar, global borsalara karşı önemli bir avantaj sağlıyor. Özellikle Papara, PayPal benzeri ödeme sistemlerinin devre dışı kaldığı Türkiye’de, kripto borsaları banka transferleriyle kullanıcıların hızlı şekilde piyasaya giriş yapabildiği kanallar haline geldi. Bu sayede, Türkiye’de kripto para yatırımcısı olan bir kişi, herhangi bir güncel bankacılık uygulaması vasıtasıyla yerli borsadaki hesabına TL yatırıp anında Bitcoin veya tether gibi varlıklar alabilmekte, gerektiğinde yine TL’ye çevirip banka hesabına çekebilmektedir. Bu erişilebilirlik, adaptasyonu artıran faktörlerden biridir.

Bununla birlikte, yerli kripto borsaları son yıllarda ciddi zorluklarla da karşılaştı. Özellikle Thodex gibi kötü niyetli girişimlerin yarattığı güven erozyonu, tüm sektöre olumsuz yansıdı. 2021’de Thodex borsasının bir gecede işlemleri durdurup kurucusunun yurt dışına kaçması sonucu yaklaşık 400 bin kullanıcı mağdur olmuştu. Bu olay, kullanıcıların borsalara olan güvenini sarstı ve sektöre düzenleme getirilmesi taleplerini hızlandırdı. Benzer şekilde daha küçük çaplı birkaç platformda da (Vebitcoin gibi) finansal sıkıntılar yaşanması, yatırımcıların artık yalnızca güvenilir ve şeffaf platformlara yönelmesine yol açtı. Bu açıdan bakıldığında, büyük yerli borsalar güven ortamını yeniden tesis etmek adına rezerv kanıtı sunma, bağımsız denetimlerden geçme gibi adımlar attılar. BtcTurk ve Paribu, kullanıcı varlıklarının güvende olduğunu göstermek için rezerv kanıtı raporları paylaşarak şeffaflığı artırmaya çalıştı.

Regülasyon tarafındaki belirsizlikler de yerli borsalar için önemli bir zorluktu. Yıllarca mevzuatın net olmaması, bu şirketlerin yatırım ve büyüme planlarını kısıtlayan bir unsur oldu. Örneğin, uluslararası arenada büyümek veya yabancı ortaklıklar kurmak isteyen yerli borsalar, yasal statü belirsizliği nedeniyle temkinli hareket etmek zorunda kaldılar. Ancak 2024’te çıkarılan kripto varlık yasası ile lisanslama süreçlerinin başlaması, sektörde yeni bir dönemin kapısını araladı. Artık sermaye şartları, operasyonel gereklilikler ve denetim standartları belli olmaya başladığı için yerli borsaların kurumsal yapıları güçleniyor. SPK tarafından belirlenen asgari sermaye gereklilikleri doğrultusunda bazı borsalar sermaye artırımlarına gitti ve kurumsal yönetişim uygulamalarını iyileştirmeye başladı.

Gelişim potansiyeline bakıldığında, Türkiye’deki kripto borsalarının önü oldukça açık görünüyor. Ülkenin coğrafi konumu ve genç nüfus yapısı, Türkiye’yi bölgesel bir kripto ticaret merkezi haline getirebilir. Nitekim büyük küresel borsalar da Türkiye pazarına özel ilgi gösteriyor; Binance, Bybit, OKX, Gate.io gibi devler Türk kullanıcılar için yerelleştirilmiş hizmetler sunmaya başladılar ve bazıları Türkiye ofisleri açtı. Hatta yakın geçmişte yeni küresel platformlar dahi Türkiye’yi büyüme stratejilerinin merkezine koyduklarını açıkladılar – örneğin opsiyon ticareti platformu Coincall, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde kripto adaptasyonunun lideri olan Türkiye’yi bölgesel üs olarak seçtiğini duyurdu. Bu rekabet ortamı, yerli borsaları ürün çeşitliliğini ve kullanıcı deneyimini geliştirmeye teşvik ediyor. Halihazırda bazı yerli borsalar kendi NFT pazar yerlerini açma, çeşitli DeFi ürünlerini entegre etme gibi yeniliklerle ekosistemlerini genişletmeye çalışıyor.

Sonuç olarak, Türkiye’de yerli kripto borsaları kullanıcılar için vazgeçilmez bir hizmet sunarken, güvenlik ve düzenleme ekseninde önemli sınavlardan geçiyorlar. Uygun regülasyonların yürürlüğe girmesiyle bu platformların uluslararası standartlarda hizmet veren, daha kurumsal yapılar haline gelmesi bekleniyor. Yatırımcıların güveninin tesis edilmesiyle birlikte, Türkiye merkezli borsaların sadece iç pazarda değil yakın coğrafyada da söz sahibi olması potansiyel dahilinde görülüyor.

Türkiye’nin dijital Türk lirası (CBDC) projesi ve küresel CBDC girişimleriyle karşılaştırması

Türkiye’nin kripto alanındaki bir diğer önemli hamlesi, dijital Türk lirası yani bir merkez bankası dijital para birimi (CBDC) geliştirme projesidir. Son yıllarda birçok ülkenin merkez bankası, ulusal paraların dijital versiyonlarını araştırmaya veya pilot uygulamalar başlatmaya yönelirken Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da benzer şekilde Dijital Türk Lirası projesini başlatmıştır. İlk kez 2019 yılında kamuoyuna duyurulan bu proje, 2021’de “Dijital Türk Lirası İşbirliği Platformu”nun kurulmasıyla somut bir çalışma halini aldı. ASELSAN, HAVELSAN ve TÜBİTAK-BİLGEM gibi teknoloji paydaşlarının da dahil olduğu bu platform, dijital TL’nin teknolojik altyapısını geliştirmek üzere çalışmalar yürütmektedir.

2022 sonu ve 2023 başlarında TCMB, dijital liranın ilk prototiplerini denemeye yönelik sınırlı pilot uygulamalar gerçekleştirdiğini açıkladı. 2023 yılının sonuna doğru yapılan açıklamalarda, dijital Türk lirasının test sürecinin başarıyla ilerlediği ve belirli kullanıcı gruplarıyla kapalı devre denemelerin devam ettiği belirtildi. Henüz geniş halk kitlesine açılmamış olsa da 2024 itibarıyla pilot kullanımın bazı bankalar ve finansal teknoloji şirketlerinin katılımıyla yaygınlaştırılması planlanmaktadır. Amaç, 2025 ve sonrasında dijital TL’yi tedavüle sokabilecek düzeyde teknik ve yasal hazırlığı tamamlamaktır.

Peki Türkiye’nin bu adımı, küresel CBDC girişimleriyle kıyaslandığında nerede duruyor? Dünyada halihazırda dijital fiat parayı uygulamaya koymuş örnekler sınırlı olsa da en dikkat çekici örnek Çin’in dijital yuanı (e-CNY) projesidir. Çin, 2020’den bu yana dijital yuanı çeşitli şehirlerde pilot olarak kullanıma açmış ve milyonlarca kullanıcıya ulaştırmıştır. Çin’in dışında, Nijerya gibi birkaç ülke küçük ölçekli de olsa CBDC’sini hayata geçirmiş durumdadır. Avrupa Birliği, dijital euro için araştırma aşamasındayken; ABD Merkez Bankası (FED) ise dijital dolar konusunda halen inceleme ve değerlendirme aşamasındadır, henüz somut bir pilot uygulaması bulunmamaktadır. Bu anlamda Türkiye, dijital merkez bankası parasını araştıran ülkeler arasında ortalarda bir konumdadır: Henüz somut olarak halkın cebine dijital TL koymasa da, birçok ülke gibi aktif bir şekilde bu geleceğe hazırlanmaktadır.

Küresel girişimlerle karşılaştırdığımızda, Türkiye’nin avantajı, dijital ödeme sistemlerinde zaten yüksek bir kullanım alışkanlığına sahip olmasıdır. Hali hazırda kredi kartı, mobil ödeme ve FAST gibi anlık transfer sistemleri ülkede yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu dijital finansal altyapı tecrübesi, dijital Türk lirasının benimsenmesini kolaylaştırabilecek bir unsurdur. Öte yandan, Türkiye’nin dikkat etmesi gereken konular arasında, dijital para mahremiyeti, siber güvenlik ve finansal istikrar riskleri bulunmaktadır ki bunlar küresel düzeyde de tartışılan başlıklardır.

Dijital Türk lirası projesinin tam anlamıyla hayata geçmesiyle birlikte, vatandaşlar Merkez Bankası güvencesindeki dijital cüzdanlarda TL tutabilecek, anında ve düşük maliyetle ödeme yapabilecektir. Bu durum, kripto paraların günlük hayatta kullanımına dair TCMB’nin getirdiği yasağın bir anlamda dijital ulusal parayla ikame edilmesi olarak da yorumlanabilir. Yani devlet, özel kripto varlıkların ödeme aracı olmasını sınırlarken kendi dijital parasını alternatif olarak sunmayı planlamaktadır.

Küresel CBDC yarışında, Türkiye’nin dijital TL projesi henüz pilot aşamasında olsa da dünyadaki düzenlemelerle ve teknolojik gelişmelerle paralel ilerlemektedir. Sonuçları itibarıyla dijital Türk lirasının başarılı bir şekilde uygulamaya geçmesi, Türkiye’yi bu alanda öncü ülkelerden biri yapabileceği gibi, kripto ekosistemiyle resmi finans dünyasının kesişiminde yeni fırsatlar ve düzenleme gereksinimleri de doğuracaktır.

Uluslararası regülasyon trendleri: AB MiCA, ABD SEC/FED, Asya ülkeleri (Singapur, Güney Kore) ile karşılaştırmalı durum

Dünya genelinde kripto paralara yönelik düzenlemeler son birkaç yıl içerisinde hız kazandı. Farklı bölgeler kendi yaklaşımlarını geliştirirken, Türkiye de bu eğilimlerden etkileniyor ve kendi yol haritasını şekillendirirken uluslararası deneyimleri göz önünde bulunduruyor. Başlıca regülasyon trendlerine bölgesel olarak bakarsak:

  • Avrupa Birliği (AB) – MiCA: AB, kripto varlık piyasalarını düzenlemek üzere kapsamlı bir çerçeve olan MiCA (Markets in Crypto-Assets) düzenlemesini hazırlayarak bu alanda öncü bir adım attı. İki yılı aşkın süren müzakerelerin ardından Ekim 2022’de Avrupa Parlamentosu tarafından onaylanan MiCA, 31 Mayıs 2023 itibarıyla yasalaştı. MiCA, kripto varlıkların tanımlarını yaparak (örneğin; varlık referanslı tokenlar, elektronik para tokenları gibi kategoriler tanımlıyor), ihraççılarına ve hizmet sağlayıcılarına net yükümlülükler getiriyor. Bu düzenleme sayesinde AB genelinde kripto paralar konusunda bir birlik sağlanması, tüketicinin korunması ve inovasyonun teşvik edilmesi hedefleniyor. MiCA kapsamında kripto alım satım platformları, cüzdan hizmet sağlayıcıları gibi tüm kripto varlık hizmet sağlayıcılarının lisans alması zorunlu kılınıyor ve üye ülkelerde geçerli tek pasaport prensibiyle faaliyet gösterebilmelerinin önü açılıyor. Ayrıca stabilcoin ihraççıları için sıkı rezerv ve denetim şartları, piyasa suistimaliyle mücadele tedbirleri gibi detaylar da içeriyor. MiCA düzenlemesinin büyük kısmının 2024 sonunda yürürlüğe girmesi beklenirken, AB bu alanda küresel standartları şekillendiren bir oyuncu konumuna geldi.
  • Amerika Birleşik Devletleri (ABD) – SEC/FED Yaklaşımı: ABD’de ise kripto düzenlemeleri konusunda net bir federal çerçevenin eksikliği dikkat çekiyor. Mevcut durumda kripto paralar, menkul kıymet olup olmadıklarına göre farklı düzenleyicilerin yetki alanına girebiliyor. Menkul kıymet sayılabilecek kripto projeleri üzerinde SEC (Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu) sıkı bir tutum izleyerek bir dizi inceleme ve dava başlattı. 2023 yılında SEC, büyük kripto borsaları Binance ve Coinbase’e, kayıtsız menkul kıymet işlemleri yaptıkları iddiasıyla dava açarak sektörde sarsıntıya yol açtı. Öte yandan CFTC (Emtia Vadeli İşlemler Komisyonu) ve bankacılık düzenleyicileri de stabilcoin’ler ve kripto türev ürünleri konusunda söz sahibi olmaya çalışıyor. FED cephesine bakılırsa, merkez bankası daha çok finansal istikrar riskleri ve ödeme sistemleri üzerindeki etkileri çerçevesinde kriptoyu izliyor. Özellikle dolar bazlı stabilcoin’lerin geleneksel finans sistemine etkisi ve potansiyel bir dijital dolar ihtimali FED’in gündeminde. ABD’de kripto için kapsamlı bir yasa tasarısı tartışmaları sürse de (örneğin Stablecoin’ler için bir düzenleme veya kripto şirketlerinin kayıt altına alınması gibi), henüz Kongre’den geçen bir yasa bulunmuyor. Bu sebeple ABD’de “regülasyon ile şekillendirme” yerine büyük ölçüde “yasal yaptırımlarla şekillendirme” diyebileceğimiz bir durum söz konusu ve belirsizlikler devam ediyor.
  • Asya – Singapur ve Güney Kore: Asya ülkeleri kripto konusunda farklı yaklaşımlar sergiliyor. Singapur, kripto sektörünü açık bir zihinle karşılayan ve yeniliği teşvik eden bir fintech merkezi olarak biliniyor. Singapur Para Otoritesi (MAS), 2019’da yürürlüğe giren Ödeme Hizmetleri Yasası ile kripto şirketlerini lisanslamaya başladı. Bu sayede Binance, Crypto.com gibi birçok büyük oyuncu Singapur’da lisans başvurusunda bulundu ve bazıları onay aldı. Singapur’un yaklaşımı, sağlam KYC/AML (Müşterini Tanı & Kara Para Aklamayı Önleme) gereklilikleri getirirken aynı zamanda sektörün büyümesine izin vermek yönünde. Son dönemde perakende yatırımcıların korunması için kredi kartıyla kripto alımına sınırlama getirmek, reklam kurallarını sıkılaştırmak gibi ilave önlemler alsa da Singapur hâlâ kripto girişimleri için cazip bir liman konumunda. Güney Kore ise özellikle 2021’deki Terra-Luna çöküşü ve 2017’deki ICO patlamasından sonra daha temkinli ve sıkı bir regülasyon politikası benimsedi. 2021’de çıkan bir yasa ile kripto borsalarına banka üzerinden gerçek isimli hesap şartı getirilerek anonim işlem dönemi kapatıldı. Bu düzenlemeye uyabilen sadece birkaç büyük borsa (Upbit, Bithumb, Coinone, Korbit) kaldı ve pazarın neredeyse tamamını onlar kontrol etmeye başladı. 2023 yılında ise Güney Kore Ulusal Meclisi, Sanal Varlık Kullanıcılarının Korunması Yasasını onaylayarak kripto şirketlerinin müşteri fonlarını ayırması, sigorta mekanizmaları kurması ve piyasa manipülasyonuna karşı önlemler alması gibi yükümlülükler getirdi. Kore hükümeti, kripto vergilendirmesini de gündemine almış durumda ve 2025’ten itibaren belirli bir tutarın üzerindeki kripto kazançlarına vergi uygulanması planlanıyor.

Yukarıdaki örnekler ışığında, Türkiye’nin kripto düzenlemeleri konusunda küresel eğilimlerle uyumlu bir yol izlemeye çalıştığı söylenebilir. AB’nin MiCA ile getirdiği lisanslama ve piyasa gözetimi yaklaşımı, Türkiye’de çıkarılan yeni yasada da kendini göstermektedir (kripto hizmet sağlayıcılarının SPK lisansı alması gibi). Benzer şekilde MASAK’ın AML odaklı kuralları, uluslararası standartlara paraleldir. Ancak Türkiye, ABD’nin belirsizlikler barındıran yönteminden ziyade Avrupa ve Asya’nın net çerçeve çizme yaklaşımını benimsemeye daha yakındır. Nihai olarak, kripto piyasalarının doğası küresel olduğu için Türkiye’nin de bu piyasanın parçası olarak dışarıdaki trendleri takip etmesi ve gerektiğinde adaptasyonlar yapması kaçınılmazdır. Dünyadaki regülasyon yarışında Türkiye, ne tamamen katı yasakçı ne de tamamen serbest bırakıcı bir tutum sergilemeyip, dengeli ve uyumlu bir düzenleyici ekosistem oluşturma gayretindedir.

Kripto para vergilendirmesi, yasal çerçeve beklentisi ve sektörün düzenleme talepleri

Kripto paraların vergilendirilmesi, Türkiye’de henüz tam anlamıyla netlik kazanmamış ancak yatırımcılar ve düzenleyiciler tarafından yakından takip edilen bir konudur. Şu anki durumda, kripto varlık kazançları Türk vergi mevzuatında açıkça tanımlanmış değildir. Ne Gelir Vergisi Kanunu’nda ne de Kurumlar Vergisi Kanunu’nda kripto paralara özgü bir madde bulunmaktadır. Bu belirsizlik ortamında, kripto işlemlerinden elde edilen kazançların vergilendirilip vergilendirilmeyeceği veya nasıl vergilendirileceği konusunda resmi bir uygulama bulunmamaktadır. Uygulamada bazı bireysel yatırımcılar, kripto kazançlarını beyan ederek gelir vergisi ödemeyi tercih ederken, büyük bir kesim ise net mevzuat olmadığından bekle-gör yaklaşımındadır.

Sektörün düzenleme taleplerinin başında, vergilendirme rejiminin netleştirilmesi gelmektedir. Kripto para ekosistemi aktörleri, devletin bu alanda adım atmasını aslında büyük ölçüde olumlu karşılamaktadır; çünkü belirsizliğin ortadan kalkması, uzun vadede kurumsal yatırımcıların da alana girmesini kolaylaştıracaktır. Ancak beklenti, vergilendirmenin makul ve adil bir çerçevede olması yönündedir. Örneğin hisse senedi gibi diğer yatırım araçlarında uygulanan stopaj yöntemine benzer, kripto kazançlarında belirli bir oranda sabit vergi alınması veya belli bir tutarın altındaki kazançların vergiden muaf tutulması gibi yaklaşımlar gündeme gelmektedir. Aşırı yüksek oranlı veya geriye dönük uygulanacak bir vergi düzenlemesinin kayıt dışılığı teşvik edeceği endişesi de dile getiriliyor.

2024’te çıkan Kripto Varlıklar Yasası, kripto parayı “gayri maddi varlık” olarak tanımlayarak aslında vergilendirme açısından da bir ipucu vermiş oldu. Bu tanımın Türk vergi mevzuatında yer alacak olması, ileride kripto varlıklardan elde edilen gelirlerin vergilendirilmesi için yasal zemini oluşturacak. Yani kripto varlıklar, tıpkı gayrimaddi bir hak veya dijital bir varlık gibi değerlendirilecek ve buna göre vergisel düzenlemelere tabi olacak. Ancak kanunun kendisi vergilendirme oran veya usullerini belirtmiyor; bunların ikincil düzenlemelerle netleştirilmesi bekleniyor. Bu da şu anlama geliyor: SPK düzenlemeleri ve Maliye’nin tebliğleriyle hangi işlemlerin ne şekilde vergilendirileceği ilerleyen dönemde ortaya konacak.

Uluslararası arenada da ülkelerin kripto vergilendirmesinde farklı uygulamalar benimsediği görülüyor. Kimi ülkede kripto kazançları bireysel gelir vergisine tabi tutulurken, kimi ülkede vergi muafiyeti veya düşük oranlar söz konusu olabiliyor. OECD’nin 2020 yılında hazırladığı raporda da vurgulandığı üzere, kripto vergilendirmesi hala politika yapıcılar için yeni bir alan ve çoğu ülke deneme-yanılma yoluyla kendi yaklaşımını belirlemeye çalışıyor. Türkiye de bu konuda muhtemelen uluslararası iyi örnekleri inceleyerek, ne tamamen caydırıcı ne de suistimale açık bir vergi politikası izlemeye çalışacaktır.

Sektör temsilcileri, düzenleyicilerle yaptıkları temaslarda vergilendirme kadar yatırımcı haklarının korunması, platformların denetlenmesi ve piyasa standartlarının oluşturulması taleplerini de dile getiriyor. Örneğin borsalar, haksız rekabet olmaması için tüm oyuncuların lisans alması ve aynı kurallara tabi olmasını isterken; yatırımcılar da dolandırıcılıklara karşı caydırıcı cezaların ve sigorta mekanizmalarının getirilmesini talep ediyor. 2021’de yaşanan mağduriyetlerden sonra pek çok yatırımcı, hükümetten kripto varlık sigortası benzeri bir fon kurulmasını ya da en azından borsaların kullanıcı varlıklarını sigortalamaya teşvik edilmesini istemişti. Yeni yasal çerçeve, bu tip uygulamaların önünü açabilir.

Ayrıca kripto para ekosisteminde faaliyet gösteren startup’lar ve girişimciler de destekleyici düzenlemeler bekliyor. Özellikle blokzincir tabanlı projelerin geliştirilmesi ve fonlanması konusunda yasal belirsizliklerin giderilmesi, Türkiye’nin bu alandaki yenilikçi girişimlerine hız kazandırabilir. Örneğin, güvenlik token’ı (security token) ihracı yapmak isteyen bir girişim, mevcut SPK mevzuatında net bir karşılık bulamadığı için yurt dışına yönelmek durumunda kalabiliyor. Sektör, bunların Türkiye içinde yapılabilmesi için gerekli ikincil düzenlemelerin oluşturulmasını talep ediyor.

Genel beklenti, kripto varlık ekosisteminin bir an önce vergisiyle, lisanslamasıyla, yatırımcı koruma mekanizmalarıyla bütünleşik bir yapıya kavuşması yönünde. Bu sayede hem yatırımcı güveni artacak hem de Türkiye, uluslararası kripto piyasasında daha görünür ve güvenilir bir oyuncu haline gelecektir. Devlet de vergilendirme yoluyla bu büyüyen piyasadan gelir elde ederken aynı zamanda kayıt dışı ekonomiyle mücadeleye katkı sağlamış olacak. Önümüzdeki dönemde Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın, SPK ve MASAK ile koordineli şekilde vergilendirme başta olmak üzere ikincil düzenlemeleri kamuoyuna duyurması beklenmektedir.

Türkiye’nin teknoloji ve girişimcilik altyapısının kripto adaptasyonuna etkisi

Türkiye’nin güçlü olduğu alanlardan biri de dinamik teknoloji ve girişimcilik ekosistemidir. Bu altyapı, kripto paraların ve blokzincir teknolojisinin ülkede benimsenmesini ve gelişmesini önemli ölçüde etkilemektedir. Özellikle son on yılda İstanbul başta olmak üzere Türkiye’de bir startup kültürü gelişmiş, fintech ve oyun sektörü gibi alanlarda milyar dolarlık şirketler çıkmaya başlamıştır. Bu kültür, kripto dünyasına da yansımış; genç girişimciler blokzincir tabanlı projelere atılmaya başlamışlardır.

Teknoloji altyapısının en somut etkilerinden biri, kripto adaptasyonunu kolaylaştıran dijital yaygınlıktır. Türkiye, internet ve akıllı telefon kullanımında dünyanın önde gelen ülkeleri arasındadır. Yaklaşık %80’in üzerinde internet penetrasyonu ve genç nüfusun akıllı telefon kullanım oranlarının çok yüksek olması, kripto uygulamalarının ve mobil cüzdanların kullanımını da aynı oranda kolaylaştırıyor. Bugün herhangi bir akıllı telefon kullanıcısı, birkaç dakika içinde global veya yerel bir kripto uygulamasını indirip hesap oluşturabiliyor, basit birkaç adımla yatırım yapmaya başlayabiliyor. Bu erişim kolaylığı, teknoloji altyapısının sunduğu bir avantaj.

Öte yandan, Türkiye’de özellikle ödeme sistemleri ve bankacılık teknolojileri oldukça ileri düzeydedir. Dünyanın ilk temassız kart denemelerinin, biyometrik ödeme pilotlarının yapıldığı ülkelerden biri Türkiye’dir. Bu fintech bilgi birikimi, kripto para hizmetlerinin gelişimine de katkı sağlıyor. Örneğin, BtcTurk ve Paribu gibi borsalar kullanıcı deneyimini iyileştirmek için yerli fintech çözümlerinden yararlanıyor; hızlı KYC doğrulaması, anlık banka transferi entegrasyonları gibi konularda dünya standartlarını yakalıyorlar. Türkiye’deki teknoloji şirketleri, kripto sektörüne API entegrasyonu, siber güvenlik, kullanıcı arayüzü tasarımı gibi konularda destek vererek ekosistemi güçlendiriyor.

Girişimcilik tarafında ise son dönemde Türkiye’den çıkan önemli blokzincir projeleri görülmeye başlandı. BiLira (TRYB) adlı Türkiye’ye endeksli stabil kripto para girişimi, Türk Lirası’nı Ethereum ağına taşıyarak hem Türk kullanıcılara hem de global piyasalara hizmet sunuyor. Yine farklı alanlarda NFT platformları, merkeziyetsiz finans (DeFi) protokolleri geliştiren Türk ekipler bulunuyor. Bu girişimlerin bazıları uluslararası yatırım alarak büyüdü ve dünya pazarına açıldı. Örneğin 2021’de oyun ve NFT odaklı bazı Türk startupları milyonlarca dolarlık global yatırımlar çekmeyi başarmıştı. Bu durum, Türkiye’nin teknolojik insan kaynağı kalitesinin ve girişim potansiyelinin altını çiziyor.

Devlet de teknoloji altyapısını geliştirmek ve girişimleri desteklemek adına çeşitli programlar yürütüyor. Teknoparklar, TÜBİTAK destekleri, TeknoYatırım teşvikleri gibi mekanizmalar aracılığıyla blokzincir projeleri de fonlanabiliyor. Örneğin, İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde blokzincir teknolojileri üzerine çalışmalar yapan merkezler mevcut ve TÜBİTAK bu tür AR-GE projelerine hibe sağlayabiliyor. Bununla birlikte, kripto sektörüne yönelik spesifik bir devlet teşviki ya da programı henüz bulunmuyor. Aksine, 2016’dan bu yana ülkede PayPal’ın faaliyet gösterememesi gibi örnekler, küresel fintech oyuncularının pazardan çekilmesine de sebep olmuştu. Kripto alanında ise böylesi bir yasaklama yerine düzenleme stratejisinin benimsenmesi, girişimcilerin hala ülkede kalıp projelerini geliştirmesine imkân veriyor.

Türkiye’nin teknoloji altyapısının bir diğer etkisi, kripto para madenciliği gibi alanlarda sınırlı kalıyor oluşunda görülüyor. Ülke, enerji maliyetlerinin görece yüksek olması ve bu alanda özel bir teşvik olmaması nedeniyle Bitcoin madenciliğinde bir çekim merkezi değil. Ancak bulut bilişim altyapıları ve yazılım geliştirme kabiliyeti, madencilik dışındaki blokzincir faaliyetlerine katkı sağlıyor. Örneğin, global kripto şirketleri Türkiye’de müşteri hizmetleri, yazılım geliştirme ofisleri açarak buradaki insan kaynağından faydalanmayı tercih ediyor.

Sonuç olarak, Türkiye’nin mevcut teknoloji ve girişimcilik altyapısı kripto adaptasyonunun hızlı olmasına önemli bir zemin hazırladı. Yüksek internet ve mobil teknoloji yaygınlığı, ileri fintech deneyimi ve girişimci ruha sahip genç nüfus, kripto ekosisteminin büyümesini destekleyen unsurlar oldu. İlerleyen dönemde, bu altyapının üzerine inşa edilecek inovasyon merkezleri, sanal sandboxes (düzenleyici deneme ortamları) ve belki özel ekonomik bölgeler ile Türkiye, kripto teknolojilerinin geliştirilmesinde de adından söz ettirebilir. Elbette bunun olması, düzenleyici ortamın da girişim dostu şekilde evrilmesine bağlı olacaktır.

Uzman yorumları, sektör aktörlerinin beklentileri, yatırımcı güveni

Türkiye kripto ekosistemindeki hızlı gelişmeler, sektör paydaşları tarafından yakından izlenmekte ve değerlendirmektedir. Son dönemde yapılan düzenlemeler ve piyasa hareketleri hakkında uzmanlar genel olarak iyimser bir tablo çizerken, bazı konularda temkinli bir duruş da söz konusudur. Genel kanı, Türkiye’nin nihayet net bir yasal çerçeveye kavuşmasının sektörü olgunlaştıracağı ve hem bireysel hem kurumsal yatırımcı güvenini artıracağı yönündedir.

Örneğin, Türkiye’nin en köklü borsalarından BtcTurk’ün CEO’su Salim Karaman, Aralık 2024’te yaptığı bir değerlendirmede çıkarılan yasal çerçevenin sektörün geleceği için umut vaat ettiğini belirtiyor. Karaman’a göre ikincil düzenlemeler henüz tam netleşmemiş olsa da, mevcut yasa ve yasa yapıcıların olumlu yaklaşımı dikkat çekici. “Mevcut çerçeve ve yasa yapıcıların olumlu yaklaşımları dikkati çekiyor. İkincil düzenlemelerin, sektörün 7/24 esasına dayalı dinamik yapısını baz alarak global standartlarda bir rekabet ortamı yaratmasını umuyoruz” diyen Karaman, 2025 yılında hem bireylerin hem kurumların kripto ekosistemine adaptasyonunun hızla artacağını öngördüklerini ifade ediyor. BtcTurk CEO’su, özellikle küresel ölçekte Bitcoin ETF’lerinin onaylanması gibi gelişmelerin kurumsal ilgiyi artırdığına ve tokenizasyon projelerinin farklı sektörlere yayılmasının dijitalleşmeyi hızlandırdığına dikkat çekerek, bu süreçte regülasyonların güçlenmesinin kullanıcı güvenini arttıracağını ve daha sağlıklı bir rekabet ortamı oluşturacağını vurguluyor.

Benzer şekilde, Türkiye pazarında faaliyet gösteren uluslararası bir borsa olan Bybit’in Türkiye ülke müdürü Kutluhan Akçın da düzenlemelerin piyasaya güven getirdiğini söylüyor. Akçın, 2024 sonunda kripto paralara yönelik yasal belirsizliklerin giderilmesinin hem bireysel hem kurumsal yatırımcılar için daha güvenli bir ortam sağladığını belirtiyor. SPK’nın yayınladığı “Kripto Varlık Hizmet Sağlayıcıları” listesinin sektör oyuncuları için bir standart oluşturduğunu ve kullanıcıların yasal ve güvenilir platformları tercih etmesine yardımcı olduğunu dile getiren Akçın, “Yatırımcıların haklarını koruma altına alan düzenlemeler, piyasaya duyulan güveni artırarak Türkiye’yi bölgesel bir kripto merkezi olma yolunda güçlendirdi” şeklinde görüş bildiriyor. Bu yorum, düzenlemelerin sadece yerel değil bölgesel ölçekte de Türkiye’yi öne çıkarabileceğine işaret ediyor.

Yerli borsalardan CoinTR’nin CEO’su Ali Eşelioğlu ise yeni düzenlemelerin sektörün uzun vadeli büyümesine katkı sağladığını düşünüyor. Eşelioğlu, yasal çerçevenin ekosistemi daha düzenli ve güvenilir hale getirdiğini, SPK’nin açıklamaları ve vergilendirme ile ilgili net adımların piyasa yapısını sağlam temellere oturttuğunu ifade ediyor. SPK Başkanı İbrahim Ömer Gönül’ün kripto paralara ilişkin ikincil düzenlemelerin yakında hayata geçirileceğini belirtmesini hatırlatarak, bunun kripto hizmet sağlayıcılarının faaliyetlerinin daha sıkı bir yasal çerçeveye oturtulacağını gösterdiğini vurguluyor. Eşelioğlu’na göre “Yeni düzenlemeler, kullanıcı varlıklarının daha etkin korunmasını mümkün kılmakta ve sektörün uzun vadeli büyümesine katkı sağlamaktadır”.

Sektör aktörlerinin ortak beklentisi, regülasyonların yapıcı şekilde uygulanmaya devam edilmesi ve eksik noktaların hızla tamamlanması yönünde. Özellikle vergilendirme konusunda netliğin sağlanması, ikincil mevzuatların (yönetmelik, tebliğ gibi) çıkarılarak günlük uygulamanın çerçevesinin çizilmesi önemseniyor. Bir diğer beklenti alanı ise uluslararası entegrasyon: Türkiye’deki düzenlemelerin AB başta olmak üzere dünyadaki diğer büyük pazarlarla uyumlu olması, hem yerli şirketlerin yurt dışına açılmasını hem de yabancı yatırımın Türkiye’ye gelmesini kolaylaştıracak bir etken olarak görülüyor. Nitekim Gate.io gibi global borsaların Türkiye iştiraki Gate TR’nin CEO’su Kafkas Sönmez de “2024, Türkiye için regülasyon yılı olacak. Oluşturulacak regülatif çerçevenin yerel piyasayı canlandıracağına, küresel borsaların ilgisini çekeceğine ve kullanıcı güvenini pekiştireceğine inanıyorum” diyerek bu yöndeki beklentisini dile getirmişti. Sönmez ayrıca Türkiye’nin kripto adaptasyonunda zaten lider konumda olduğunu, yeni düzenlemelerle pozisyonunu daha da güçlendireceğini vurgulamıştı.

Yatırımcı güveni konusunda gelinen noktada, 2021’deki dalgalanmalara kıyasla çok daha olumlu bir hava olduğu söylenebilir. Regülasyonların getirdiği koruma hissi, büyük skandalların tekrarlanmayacağına dair bir güvence sunuyor. Elbette kripto piyasalarının yüksek risk barındırdığı gerçeği değişmediği için, yatırımcılar her zaman piyasa risklerini göz önünde bulundurmak zorunda. Ancak en azından dolandırıcılık veya platform kaynaklı risklerin azalması, daha fazla yeni yatırımcının da sektöre girmesine imkan sağlıyor. Nitekim sektör temsilcileri, Türkiye’de 2023-2024 döneminde kullanıcı sayılarında ve işlem hacimlerinde yeniden artış trendine girdiklerini açıklıyor. Bu da kaybedilen güvenin geri kazanılmaya başladığının bir göstergesi.

Sonuç olarak, uzman yorumları Türkiye’de kripto ekosisteminin geleceğine dair temkinli bir iyimserlik taşıyor. Doğru adımlar atıldıkça Türkiye’nin hem kendi halkı için güvenli bir kripto piyasası oluşturabileceği hem de bölgesinde öncü bir kripto merkezi haline gelebileceği belirtiliyor. Yatırımcıların ve girişimcilerin beklentisi, sürdürülebilir ve şeffaf bir piyasa yapısının kalıcı hale getirilmesi. Bu gerçekleştiği takdirde, Türkiye’nin kripto adaptasyonunda elde ettiği ivmeyi katlayarak devam ettirmesi ve finansal inovasyonda adından sıkça söz ettirmesi işten bile değil.

 
Uyarı: Paylaşılan haberler, veri ve grafikler bilgi amaçlı olup yatırım tavsiyesi ya da danışmanlığı kapsamında değerlendirilemez. Bunun yanı sıra haber ve materyallerin al ya da sat yönünde bir telkinde bulunmak gibi bir işlevi ve misyonu da bulunmamaktadır. Kişilerin kişisel araştırma yapmaları kendi sorumlulukları olup, detaylı araştırmanın yatırım öncesi önemli bir şart olduğunu öneririz.

İçerik ve görseller YZ yardımıyla oluşturulmaktadır.

Ayrıca, kripto paraların doğası gereği yüksek risk barındırdığı göz önünde bulundurularak hareket edilmelidir. Risksiz kazanç hiçbir sektörde olmadığı gibi, kripto paralar özelinde de yoktur.

1 thought on “Türkiye Kripto Adaptasyonu: Kullanım Oranları, Regülasyonlar ve Ekosistem Analizi

Leave a Reply